Bergama 11 Nolu Aile Sağlığı Merkezi


  İletişim : +90 232 633 64 08

Kategorideki Tüm Mesajlar: Genel

Kan Basıncının Ölçümü ve Klinik Değerlendirme

Kan Basıncının Ölçümü ve Klinik Değerlendirme

a) Kan basıncının ölçülmesi

Kan basıncı ölçüm yöntemleri

Hipertansiyonun tedavi edilebilmesi öncelikle tanının doğru olarak konması ile mümkündür. Bu amaçla, kan basıncını saptamak için gerekli donanım ve çevre koşullarının sağlanması ve doğru bir teknik ile ölçüm yapılması gerekmektedir. Ayrıca kan basıncındaki ciddi değişkenlikten dolayı ölçümlerin tekrarlanması, başlangıçta saptanan yüksek değerlerin devam edip etmediğini veya normale dönerek yalnızca periyodik kontrollere mi ihtiyaç doğurduğunu öğrenmemizi sağlayacaktır.

Kan basıncı ölçümünde kullanılan donanım

Kan basıncını belirlemede altın standart arter içine bir kateter konularak

rekt yöntemlerle, standart kriterlere uygun olduğu bilinen tansiyon aletleri (sfigmomanometre) kullanılarak ölçülmelidir. Üç tip manometre kullanılmaktadır: cıvalı, aneroid ve elektronik. Ölçümler tercihen cıvalı sfigmomanometre ile yapılmalıdır. Bu tip manometrelerde rezervuar dolu, cıva sütunu göz seviyesinde olmalı, basınç uygulanmadığı sırada cıva düzeyi mmHg olarak okunmalı ve basınç uygulanırken sütun oynamamalıdır. Cıvalı manometreler dışında kalibre edilmiş bir aneroid manometre veya osillometrik ölçüm yapan elektronik bir tansiyon aleti kullanılabilir. Bu cihazların kalibrasyonu en az altı ayda bir cıvalı manometrelerle karşılaştırılarak kontrol edilmelidir. Volüm-klamp pletismografi yöntemiyle parmaktan ölçüm yapan cihazlar güvenilir sonuçlar vermedikleri için kullanılmamalıdır (28).

Doğru sonuç alınabilmesi için tansiyon aleti manşonunun boyutları hastaya uygun olmalı ve manşon içerisindeki şişen kese bölümü kol çevresinin en az %80’ini sarmalıdır. Manşonun genişliği ise kol uzunluğunun üçte ikisi kadar olmalıdır. Normal erişkinlerde kullanılan tansiyon aletlerinde manşonun kesesi 12 cm eninde ve 35 cm boyunda olmalıdır. Obezlerde ve kol yapısı kaslı kişilerde kese genişliği 20 cm, uzunluğu 40 cm civarında olmalıdır. Kanada Hipertansiyon Birliği’nin bu konudaki önerisi şöyledir (29)

Erişkin kol çevresiKese boyutları
< 33 cm12 x 23 cm
33-41 cm15 x 33 cm
> 41 cm18 x 36 cm

Kan basıncının hekim tarafından ölçülmesi

Gerekli alt yapı ve çevre koşulları

  • Ölçüm sırasındaki koşullar kan basıncını önemli derece etkilemektedir (28). Ölçümün günün hangi saatinde yapıldığı bilinmelidir. Yemeklerden ya da egzersizden sonra alınan ölçümler normalden düşük, sigara ya da kahve içimi sonrası ölçümler normalden yüksek çıkabilir. Dolayısıyla ölçüm öncesindeki 30 dakikalık süre içinde hastanın sigara, çay veya kahve içmemiş, kafein almamış ve tercihen yemek yememiş olması gerekir. Fenilefrinli nazal dekonjestanlar veya benzeri adrenerjik uyarıcıların kullanımı da hatalı ölçümlere neden olabilirler.
  • Ölçümlere, hasta sessiz bir odada en az 5 dakika istirahat ettikten sonra başlanmalıdır. Oda sıcaklığı ne soğuk ne de çok sıcak olmalıdır.
  • Hasta sırtını herhangi bir yere -örneğin arkalıklı bir sandalyeye- yaslayarak oturmalı, tansiyon ölçülecek kolu çıplak olmalıdır. Ölçüm sırasında konuşmamalı, bacak bacak üstüne atmamalıdır. Manşon kalp düzeyinde duracak şekilde sarılmalı ve hastanın kolu desteklenmelidir.

Kan basıncı ölçüm tekniği

  • Tansiyon aletinin manşonu alt ucu dirsek çukurunun 2.5-3 cm üzerinde olacak şekilde kolu sarmalıdır. Ölçüm sırasında stetoskop manşonun altına sıkıştırılmamalıdır. Stetoskop dirsek çukurunda serbest durmalı ve cilde hafifçe bastırılmalıdır.
  • Ölçüm için manşonun kesesi brakial arter üzerine yerleştirilir, oskültatuar arayı önlemek amacıyla havası radial nabzın kaybolduğu düzeyin 20-30 mmHg üstüne kadar şişirilir. Stetoskop brakial arter üzerine yerleştirilir ve kontrol valvi açılarak saniyede 2-4 mmHg hızla indirilir. Oskültasyon yöntemi ile ölçüm yapıldığında manşonun basıncı azaltılmaya başladıktan sonra sesin ilk duyulduğu anda (Korotkoff faz 1) okunan değer, sistolik basınçtır. Sesin artık işitilmez olduğu anda okunan değer ise (Korotkoff faz 5) diyastolik kan basıncı olarak kabul edilir. Diyastolik basınç çok düşük ise seslerin hafiflemeye başladığı düzey (Korotkoff faz 4) diyastolik basınç olarak kaydedilir.
  • Manşon uzun süre şişirilmiş bırakılırsa venöz sistemde dönüş azalacağı için sesler güç duyulur. Venöz konjesyonu önlemek için ölçümler arasında en az bir dakika beklenmelidir. Bunun tersine, sesler zor duyuluyorsa hastanın kolu baş seviyesinin üstüne kaldırılır, eli 5-10 kez açıp kapattırılarak venlerin boşalması sağlanır ve ölçümler tekrarlanır.
  • Ölçümler arada ikişer dakika bırakılmak suretiyle en az iki defa yapılmalı ve bulunan sonuçların ortalaması alınmalıdır. Eğer iki değer arasındaki fark 5 mmHg’dan fazlaysa daha başka ölçümler de yapılmalı ve bunların sonuçlarının ortalaması alınmalıdır. Aritmisi olan hastalarda ortalama sistolik ve diyastolik kan basıncı değerlerini elde etmek için birkaç ölçüm yapmak gerekir.
  • İlk muayenedeki ölçümler her iki koldan yapılmalı, yüksek olan koldaki kan basıncı hastanın kan basıncı olarak kabul edilmelidir. İzlemelerdeki kan basıncı ölçümleri tercihen sağ koldan yapılmalıdır.
  • Yaşlılarda (65 yaş üzeri bireylerde), diyabetli hastalarda, ortostatik hipotansiyonun sık görüldüğü durumlarda ve antihipertansif ilaç tedavisi altındaki hastalarda ölçümlerin ayaktayken tekrar edilmesi gereklidir. Ayaktaki ölçümler hasta hemen ayağa kalkar kalkmaz ve ayağa kalktıktan 2 dakika sonra yapılmalıdır. Gençlerde (30 yaşın altında) kan basıncı yüksek bulunmuş ise koarktasyonu ekarte etmek için bacaktan da ölçümler yapılmalıdır. Prognostik önemi açıklık kazanmadığı için izometrik egzersiz ile kan basıncı ölçümlerinin rutin uygulamada yeri yoktur.

Ölçümün hangi koldan ve hangi pozisyonda yapıldığı, sistolik ve diyastolik kan basınçları kaydedilmelidir. Hekim ölçtüğü değer hakkında hastasını bilgilendirmeli ve bulunan değerlere göre periyodik ölçümlerin ne kadar zamanda bir yapılacağını belirtmelidir (Tablo 3) (6).

Başlangıç kan basıncı (mmHg)Önerilen takip sıklığı
SistolikDivastolik
<130<852 yılda bir
130-13985-89Senede bir
140-15990-992 ay içerisinde kontrol edilecek* 160-179 100-109 1 ay içerisinde değerlendirilecek
>180>110Klinik duruma göre hemen ya da Ihafta içerisinde değerlendirilecek

Klinikte hekim tarafından kan basıncının değerlendirilmesinin başlıca iki avantajı vardır. İlki uygulamanın basitliği ve ucuzluğu, ikincisi ise hipertansiyonun tanı ve tedavisi ile ilgili kavramlarımızı dayandırdığımız araştırmaların tümünün bu yöntemle kan basıncını belirlemiş olmasıdır. Sonuç olarak hekimin ölçümleri tedavide kararımızı yönlendiren temel ölçümlerdir.

Kan basıncının hekim tarafından ölçümünün dezavantajları ise, bilindiği gibi kan basıncındaki ciddi değişkenlik ve beyaz gömlek hipertansiyonudur. Bu nedenle günümüzde iki yöntem yaygın şekilde klinik kullanıma girmiştir. Bu yöntemler evde kan basıncı ölçümü ve ambulatuar kan basıncı monitorizasyonudur.

Evde kan basıncı ölçümü

Evde kan basıncı ölçümünün önemi

Hipertansiflerin kan basıncı, muayenehanede veya klinikte ölçüldüğünde diğer yerlerdeki ölçüm sonuçlarına göre daha yüksek bulunma eğilimindedir. Kan basıncının muayenehane dışında ölçülmesi hipertansiyonlu hastaların ilk değerlendirmesi ve tedaviye verdikleri cevabın izlenmesi açısından değerli bilgiler verebilir. Son yıllarda hastanın kan basıncının evde izlenmesi yöntemi (self-monitoring) yaygın olarak uygulanmaya başlanmıştır. Kan basıncının hastanın kendisi tarafından ölçülmesinin avantajları şunlardır (7):

  1. Gerçek hipertansiyonun “beyaz önlük” hipertansiyonundan ayırt edilmesi;
  2. Yeni başlayan kan basıncı yükselmelerinde ve sınırda hipertansiyonda günlük kan basıncı değerlerinin belirlenmesi;
  3. Antihipertansif ilaçlara alınan terapötik cevabın değerlendirilmesi;
  4. Hastanın tedavi planına daha iyi uyması;
  5. Hasta izleme maliyetinin azalması.

Ev ölçümleri ile ambulatuar kan basıncı ölçümleri arasında oldukça iyi bir korelasyon gözlenmiştir.

Ev ölçümleri hem normotansif hem de hipertansif bireylerde muayenehane ölçümlerinden daha düşüktür. PAMELA çalışmasında muayenehanede ölçülen 140/90 mmHg’lık kan basıncının ev ölçümlerinde sistolik 121-132 mm Hg ve diyastolik 75-81 mm Hg değerlerine denk düştüğü gözlenmiştir (30). Bu nedenle ev ölçümlerinde kan basıncı değerlerinin üst sınırını 140/90 mmHg değil, en fazla 135/85 mmHg olarak kabul etmelidir.

Evdeki ölçümlerin klasik ölçümlere göre morbidite ve mortaliteyi belirlemede daha değerli olup olmadıklarını anlamak için prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır. İleri derecede obez veya kalp ritmi düzensiz kişilerde ev izlemi yanıltıcı olabilir. Dolayısıyla evde ölçülen kan basıncı değerleri tanı ve tedavi konusunda hekim tarafından ölçülen değerleri destekleyici bilgi olarak kabul edilmeli ve muayene ölçümlerinin yerini almamalıdır.

Evde kan basıncı ölçümü yapması önerilen hastaların kan basıncındaki dalgalanmalardan korkmamaları, ancak hekimlerine haber vermeleri, tanı amacıyla ölçüm yapılıyorsa günün farklı zamanlarında, tedaviyi izlemek için ölçüm yapılıyorsa günün aynı saatlerinde (özellikle sabah yataktan kalktıktan sonra) ölçüm yapmaları önerilir. Ölçüm sıklığına hastanın klinik durumuna göre karar verilmelidir.

Hasta ve çevresinin eğitimi

Ev ölçümlerinde kullanılacak tansiyon aleti genellikle aneroid veya elektronik sfigmomanometrelerdir. Aneroid monitorler öncelikle tercih edilmelidir. Bu cihazları kullanamayan veya işitme güçlüğü olan yaşlı bireylerde elektronik cihazlar önerilebilir. Bu cihazların doğru sonuç verip vermediği eşzamanlı olarak cıvalı bir tansiyon aletiyle yapılan ölçüm sonuçlarıyla karşılaştırmak suretiyle düzenli aralıklarla kontrol edilmelidir. Evde yapılacak ölçümlerde klinik ölçümlerindeki teknik kullanılır, ancak hekimlerin hastalarını ve hasta yakınlarını kan basıncı ölçüm tekniği konusunda eğitmeleri gereklidir.

Ambulatuar kan basıncı izlemi

Ambulatuar kan basıncı monitorizasyonu hastanın günlük aktivitesini engellemeden bir ya da birkaç günlük dönemde otomatik olarak kan basıncını ölçme tekniğidir. Tekrarlayan klinik ve ev ölçümleri ambulatuar kan basıncı ölçümüne eşdeğer bilgiler sağlasa da, bu yöntemin avantajı günlük ölçümleri daha güvenilir vermesi ve gece değerlerini de ölçmesidir.

İlk üretilen ambulatuar kan basıncı ölçüm cihazlarının aksine günümüzde kullanılan cihazlar otomatik, sessiz ve hafiftir. Kan basıncı ölçümü için oskültatuar ve ossilometrik olmak üzere iki teknik geliştirilmiştir. Oskültatuar teknikte manşonun altına yerleştirilen bir ya da iki piezoelektrik mikrofon Korotkoff seslerini kaydeder. Ossilometrik yöntemde ise brakiyal arterden manşona iletilen osilasyonlar kaydedilir. Bazı cihazlar her iki yöntemi de kullanmaktadır. Ağır hipertansiyonlu hastalarda osilometrik cihazlar oskültatuar cihazlara göre daha hatalı sonuçlar vermektedir (31,32). Ancak iki yöntemi karşılaştıran çalışmalar fazla değildir. Her ikisi de çeşitli teknik hatalara açıktır. Hata kaynakları, aygıt kalibrasyonu dışında, hastanın kolunu fazla hareket ettirmesi, gürültü, vibrasyon veya statik enerji gibi kaçınılmaz faktörlerdir. Aygıtın takılmadan hemen önce ve kullanım sonrasında cıvalı bir sfigmomanometre ile kalibre edilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

Cihazın takılı olduğu sürede hasta günlük tutmalı, ilaçlarını, çalışma saatlerini, uyku, yemek yeme, üzülme ya da sinirlenme gibi dönemlerini kaydetmelidir. Kan basıncı izlenmesinde ölçüm sıklığı saatte en az iki-dört, hatta tercihan dört-altı kezdir. Gece boyunca kan basıncı fazla değişiklik göstermediği için ölçüm sıklığı yarıya indirilir. Kısa dönemli olaylarda, örneğin tekrarlayan senkop ataklarında, daha sık (saatte sekiz defa) ölçümler önerilir. PAMELA çalışmasının (30) verilerine göre klinik ve 24 saatlik ortalama kan basıncı değerleri arasındaki fark yaşla ve klinik kan basıncı değeri ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Yirmidört saatlik sistolik 119-126 mm Hg ve diyastolik 75-80 mm Hg’ lık kan basıncı değerleri klinik ölçümlerde 140/90 mmHg’ ya denk gelmektedir. Sonuç olarak ambulatuar ölçümlerde hasta uyanıkken kan basıncı 135/85 mmHg’dan, uyurken 120/75 mmHg’dan daha düşük olmalıdır.

Kan basıncının ambulatuar olarak izlenmesinin klinikte yararlı olduğu durumlar şunlardır (33,34):

  1. Tanı amacıyla (hedef organ hasarı olmayan “beyaz önlük hipertansiyonu”, hedef organ hasarı olan sınırda hipertansiyon,’’dipper” ve “nondipper” hipertansifler, epizodik hipertansiyon, labil hipertansiyon, hipotansiyon, otonomik disfonksiyon (6,7,28-30), karotid sinus senkopu ve pacemaker sendromunda, noktürnal angina veya pulmoner konjesyon.
  2. Prognozu belirleme amacıyla (hedef organ hasarı, kardiyovasküler olaylar) (38).
  3. Tedaviyi değerlendirme amacıyla (dirençli hipertansiyon, vadi-tepe oranı) (38,39).

Manşon distalinde peteşi, ödem, dermatit ve ulnar sinir bölgesinde uyuşma, bildirilmiş komplikasyonlardır. Pahalı bir yöntem olduğu için gereksiz kullanımdan kaçınılmalıdır.

 

Kaynak:

https://www.tkd.org.tr/kilavuz/k03/3_18530.htm?wbnum=1103

Devamını Oku

Bebek Beslenmesi

Bebek Beslenmesi

0 – 1 Yaş Grubu Bebeklerin Beslenmesi

Yaşamın ilk birkaç yılı, sağlığın temellerinin atıldığı son derece önemli bir dönemdir. Bu kritik dönemde çocukların yaşaması ve sağlıklı büyüme ve gelişmelerinde yeterli ve dengeli beslenme belli başlı etmenlerden birisi, belki de en önemlisidir. Kişinin temel ihtiyaçlarından birisi olan beslenme; büyüme, gelişme ve sağlığın korunmasındaki en önemli faktördür.

0 – 6 aylık bebeklerin, sadece anne sütü ile beslenmesine “doğal beslenme” denir. Doğal beslenme ilk 4 – 6 aylık bebekler için en iyi beslenme şeklidir. 6 aydan büyük bebeklerde (bazen 4. aydan sonra) anne sütü tek başına yeterli olmaz. Bu nedenle diyete daha katı besinleri eklemek gerekir. Bu aylarda ek besinlere başlanmasının bir diğer nedeni bebeği diğer besinlerin tadına alıştırmaktır. Bebeğin kilo alma durumuna göre ek besinlere 4 – 6. aylar arasında başlanması sağlanmalıdır. Başlangıçta anne sütünü tamamlayıcı olarak verilen bu besinler, 9 – 12. aylarda esas besin olarak bebeğin beslenmesinde yer alır.

Bebeğe Ek Besinler Nasıl Verilmelidir?

Teker teker, az miktarlarda (1 – 2 çay kaşığı) başlanmalı, her gün miktarı artırılmalı, yeni bir ek besin 1 – 2 gün ara ile eklenmeli, kaşık ve bardak ile verilmelidir. İlk başlanacak ek besinler elma veya şeftali suyu ve püresi ile yoğurttur. Bunları izleyerek diyete sebzeler, diğer meyve suları, yumurta, etler eklenir. Sebze ezmeleri ve çorbaları her gün taze olarak pişirilir. İçine un ve yağ da eklenerek zenginleştirilir.

Normal süt veren annenin sütü 4 ile 6 ay kadar bebeğin enerji ve besin öğeleri gereksinmelerini karşılayacak durumda olduğuna göre, bu dönemde anne sütü alamayan bebeğe, eğer olanak varsa en azından 4 – 6 aya kadar anne sütüne en yakın olan ticari formüla sütleri de verilebilir.

Normal süt veren bir anneden bebek ortalama günde 700 – 800 ml. kadar süt emmektedir. Bu miktardaki süt bebeğin ilk 4 – 6 ayına kadar büyüme ve gelişmesini sağlayabilir, ancak bu aylardan sonra gerek annenin süt salgısının gittikçe azalması, gerekse bebeğin ağırlık kazanarak büyümesi, bebeğe, anne sütü yanı sıra tamamlayıcı besinlerin verilmesini gerektirmektedir. Normal anne sütü ile beslenen bebeğe verilecek ek besinler şunlardır:

Anne sütünden sonra ilk başlanan ek besinlerden biridir. İlk kez 1 kaşık verilerek miktarı zamanla artırılır.

Meyve Suları ve Püreleri

Anne sütü yeterli olduğunda 4 – 6. ayda verilir. C vitamini için en uygun yiyecekler turunçgiller ve domatestir. Bunların bulunmadığı yerlerde elma, şeftali suları da verilebilir. Meyve önce iyice yıkandıktan sonra suyu sıkılır. Günde 1 çay kaşığı ile başlamak suretiyle miktar gittikçe artırılır. Meyveler sıkılır sıkılmaz bekletilmeden bebeğe verilmelidir. Yalnız anne sütü ile beslenenlere 6. aydan itibaren verilmeye başlanır. Meyve ezmeleri 4. aydan itibaren verilir. Anne sütüyle beslenen bebeğe meyve suyu, meyve ezmesi, anne sütü ile aynı zamanda verilmez. Meyve suyu, ezme ve püresi anne sütü verildikten 2 saat sonra verilir.

Pirinç unu, buğday unu, pirinç, bulgur, ekmek içi, yoğurtla çorba yapılarak verilir. Tarhana çorbası da bebek için uygun ek besindir. Tahıllar 4. ayda verilir.

Çorbalar

Yoğurda alışmış bebeğe 1 yemek kaşığı ile başlamak suretiyle tarhana, yayla, sebze çorbaları gibi besleyici değeri yüksek olanlardan verilmeye başlanır.

Yoğurt, meyve, tahıllı besinler ve sebze çorbasına alıştırılmış bebeğe, suda katı pişmiş yumurta sarısından 1 çay kaşığı verilir ve miktarı zamanla artırılır. Yumurta, sebze çorbasına karıştırılarak verilebileceği gibi, ekmek içi ve sütle ezilerek de verilebilir. Yumurta beyazı 7 – 8. aylarda verilir.

Et ve Kuru Baklagiller

Yoğurt, sebze, tahıllı besinlere alışmış bebeğin, sebze çorbasının içine biraz kıyma konularak ete alıştırılır. Zamanla tavuk ve balıketleri de sebzelerle birlikte ezilerek verilebilir. Yine kıyma yerine, sebze çorbasına kırmızı – sarı mercimek, pişmiş nohut konularak çocuk bu besinlere alıştırılır. Et, kıyma ya da püre olarak 5. aydan itibaren çorbalara eklenerek verilir. Tavuk ve kılçıksız balıketi çocuklar için tercih edilir. Karaciğer püre olarak 7 – 8. aylarda verilmelidir. Öte yandan bebekler için beyin önerilmemektedir.

· 4 – 6 aylık dönem, ek besinlere alıştırma dönemidir. Her bir besin tek tek, az sulu kıvamda verilir. Şeker, şekerli çay ve lokum çocuğa yarardan çok zarar verir.
· 6. aydan sonra yukarıdaki yiyeceklerin miktarları biraz daha artırılarak çocuğa verilir.
· 7. aydan sonra çocuk, ailenin yediği baharatlı ve çok yağlı olmayan yemekten alabilir. Sadece yemeğin suyu değil, kendisi ezilerek verilmelidir. Ayrıca yemeklere ilave olarak çocuğun günde 2 su bardağı kadar yoğurt veya süt ile 1 yumurta yemesi sağlanmalıdır.
· Bu arada peynir 8. aydan önce önerilmez. Veriliyorsa da kesinlikle pastörize olduğundan emin olunmalıdır.

Tamamlayıcı Besinlere Alıştırma

Tamamlayıcı besinlerin çocuğun sindirim sistemine uygun olup olmadığı kontrol edilmelidir. İshal, kusma veya alerjik belirtilere neden olan besinleri belirleyebilmek için aşağıdaki kurallara uyulmalıdır:

· Bir günde birden fazla yeni besin verilmemelidir.
· Her yeni denenecek besinin miktarı önceden birkaç tatlı kaşığı olmalıdır.
· Herhangi bir sorun olmadığında besinin miktarı sonraki günlerde artırılmalıdır.
· Yeni verilen besin, çocuk aç iken verilmelidir.
· Lezzeti beğenilmeyen, kusma ya da ishal gibi durumlara neden olan besinler birkaç gün beklenip tekrar denenmelidir.
· Yemek suyu ve et suyu tek başına tamamlayıcı besin değildir. Bu nedenle gerek yemek suyuna gerekse et suyuna ekmek doğrayıp vermek yerine, suyu içinde ezilmeli; et suyu da çeşitli çorbaların yapımında kullanılmalıdır.
· Çay, kolalı içecekler, hazır çorbalar bu yaş grubu çocuklara verilmemelidir.
· Çocuklara, su kaynatılmadan verilmemelidir!
Özellikle kış günlerinde ve güneş ışınlarından yararlanamayan çocuklarda 1. aydan 1 yaşına kadar günde 400 IU vitamin D verilmelidir.

· Yumurta.
· Tahıllar.
· Yoğurt.

Devamını Oku

Aile Hekiminin Tanımı

Aile Hekiminin Tanımı

Aile hekimleri, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis,  tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini, yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın, her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Bakanlığın öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabiplerdir.

Aile hekimleri görev ve sorumlulukları kapsamında;

  1. Kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak tanı, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerini verir,
  2. Aile hekimi, kendisine kayıtlı kişileri bir bütün olarak ele alıp, kişiye yönelik koruyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini sunar,
  3. Sağlıkla ilgili olarak kayıtlı kişilere rehberlik yapar, sağlığı geliştirici ve koruyucu hizmetler ile ana çocuk sağlığı ve aile planlaması hizmetlerini verir,
  4. Kendisine kayıtlı kişilerin ilk değerlendirmesini yapmak için altı ay içinde ev ziyaretinde bulunur veya kişiler ile iletişime geçer,
  5. Kayıtlı kişilerin yaş, cinsiyet ve hastalık gruplarına yönelik izlem ve taramaları (kanser, kronik hastalıklar, gebe, loğusa, yenidoğan, bebek, çocuk sağlığı, adölesan, erişkin, yaşlı sağlığı ve benzeri) yapar,
  6. Periyodik sağlık muayenesi yapar,
  7. Tetkik hizmetlerinin verilmesini sağlamak  ya da bu hizmetleri verir,
  8. Kendisine kayıtlı kişileri yılda en az bir defa değerlendirerek sağlık kayıtlarını günceller,
  9. Evde takibi zorunlu olan özürlü, yaşlı, yatalak ve benzeri durumdaki kendisine kayıtlı kişilere evde veya gezici/yerinde sağlık hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak tanı, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerini verir,
  • Aile sağlığı merkezi şartlarında tanı veya tedavisi yapılamayan hastaları sevk etmek, sevk edilen hastaların geri bildirimi yapılan muayene, tetkik, tanı, tedavi ve yatış bilgilerini değerlendirir, ikinci ve üçüncü basamak tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri ile evde bakım hizmetlerinin koordinasyonunu sağlar,
  • Gerektiğinde hastayı gözlem altına alarak tetkik ve tedavisini yapar,
  • Entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde gerektiğinde hastayı gözlem amaçlı yatırarak tetkik ve tedavisini yapar,
  • Aile sağlığı merkezini yönetir, birlikte çalıştığı ekibi denetler ve hizmet içi eğitimlerini sağlar,
  • İlgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmi tabiplerce kişiye yönelik düzenlenmesi öngörülen her türlü sağlık raporu, sevk evrakı, reçete ve sair belgeleri düzenler.

Aile hekimliği uygulaması kapsamında Bakanlığımız veya diğer kamu kurum ve kuruluşları personeli olan uzman tabip ve tabipler, kendilerinin talebi ve kurumlarının muvafakatı ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırması hükümlerine bağlı olmaksızın 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu kapsamında hizmet sözleşmesi imzalamak suretiyle çalıştırılmakta ve sözleşmeleri süresince kadroları ile ilişkileri devam etmektedir. Bu kapsamda öncelikle İl Sağlık Müdürlüklerince il seviyesinde yapılan aile hekimliği yerleştirme işlemleri ile, bu şekilde istihdam edilememesi halinde Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünce Bakanlık seviyesinde yapılan iller arası aile hekimliği yerleştirme işlemleri ve Devlet Hizmet Yükümlülüğü atamaları ile, ihtiyacın devam etmesi halinde ise, Bakanlığımızın önerisi ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü ile, İl Sağlık Müdürlüklerince, Türkiye’de mesleğini icra etmeye yetkili, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmak kaydı ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’un 48 inci maddesinin A bendinin 4, 5 ve 7 numaralı alt bentlerindeki şartları taşıyan kamu görevlisi olmayan uzman tabip ve tabiplerden istihdam yapılabilmektedir.

 

Kaynak:

https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/ailehekimligi/1391-aile-hekiminin-tan

Devamını Oku